Sayfalar

31 Aralık 2014

Bu da geçer...

2015'e girerken zamanlaması manidar bir hikaye...

Bu da geçer 

Dervişin biri uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkan köylülere kendisine yardım edecek, yiyecek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler dervişe kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir adında birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini önerirler.


25 Kasım 2014

Eğer (If)

Eğer

Bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
Ve bunun sebebini senden bildikleri zaman,
Eğer sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;
Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
Ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;
Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
Veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
Ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
Bütün bunlarla beraber ne çok iyi nede çok akıllı görünmezsen;
Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,
Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,
Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
Ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;
Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından
Ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
Ya da Ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
Ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;
Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
Ve bir yazı tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
Ve kaybedip yeniden başlayabilir
Ve kaybın hakkında bir kelimecik olsun bir şey söylemezsen;
Eğer kalp, sinir ve kaslarını eskidikten çok sonra bile işine yaramaya zorlayabilirsen
Ve kendinde "Dayan" diyen bir iradeden başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;
Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
Ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;
Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitemezse;
Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı, almış saniyede koşarak doldurabilirsen;
Yeryüzü ve üstündekiler senindir
Ve dahası, sen bir İNSAN olursun oğlum.

Rudyard Kipling

26 Ağustos 2014

Sessizliğin sesi..

İhsan Oktay Anar, Suskunlar romanında Davut karakterine şöyle bir cümle söyletir:

"Musiki sessizliğe ne kadar yaklaşırsa o kadar mükemmel olur."


Miles Davis-Markus Miller Music from Siesta . Siesta filminin tema müziği

Giotto'nun dairesi.


Giotto’nun dairesi
Papa VIII. Boniface, San Pietro için bazı resimler istediğinde, Floransa’ya bir temsilci gönderip, Giotto’nun nasıl bir ressam olduğunu görmesini istemişti. Siena’lı ressamlar daha önce resimlerinden örnekler sunduklarından, Papa’nın temsilcisi Giotto’dan da "Papa hazretlerinin görebilmesi için küçük bir resim" yapmasını istedi. 

28 Mart 2014

Lacan'ın Yazılar kitabından bir bölüm,

Lacan, "yazılar" kitabında bir bilmece sorar. Bir hapishane müdürü, üç mahkuma şöyle der:

"Elimde üç beyaz, iki siyah levha var. Bunlardan herhangi birini sırtınıza asacağım. Kendi sırtınızda hangi renk levhanın olduğunu görmeyecek, diğerlerinin sırtındaki levhayı göreceksiniz. İlk önce kim, dışarı çıkıp, kendi sırtında hangirenk olduğunu mantıklı bir açıklama ile anlatırsa onu serbest bırakacağım."

Hapishane müdürü mahkumlara çaktırmadan, iki siyah rengi iptal edip, üçünün de sırtına beyaz levha asar. Her mahkum, arkadaşlarının sırtında beyaz levhayı görür, tahmin yürütür. İki mahkum arkadaşının da sırtında beyaz levhayı gördüğünde, net ve kesin olarak kendi sırtındaki rengi tahmin edemez. İçlerinden biri yakın bir tahminle kapıya doğru tereddütlü küçük bir adım atar. Bu sefer, ilk tereddütlü adımı atan arkadaşının tereddütlü adımını düşünür, ona göre kurgular. yani, artık sırtında hangi levha olduğuna değil, herkes birbirinin tereddütlü adımlarına bakar. Karar vermeleri için bu küçük düşünce ve mantık anları, onlar için hayati önemdedir.

Lacan bu bilmeceyle"insanlık düşüncesinin" işte insanların birbirlerinden tereddütlü küçük adımlarına bakıp, diğerlerinin de bu tereddütlü adımın hareketlerini izleyip yeni bir adım atma kararıyla ilerlediğini anlatır.

Bence, eğer Lacan haklıysa insanlık olarak durumumuz umutsuz görünüyor, günlük hayatımızda okuduğumuz kitaplar, dergiler, TV'de izlediğimiz tartışma programlarındaki uzmanlar da başka kişilerin tereddütlü hareketlerini izliyor ve ona göre fikir geliştiriyor/sunuyor olamaz mı  ?

Herkesin kendine göre bir doğrusu var veya  fazla "like/retweet/fav. " vs  almak için o doğrulardan vazgeçebiliyorlar mı acaba?

Seçimlerini yaparken fikirlerini mi yoksa başkalarının yönlendirmesine mi ihtiyaç duyuyorlar?

Çocukları,hayvanları, kimseyi dövmeyin efendiler: Aziz Nesin'in bir kitabının düşündürdükleri...

Merak etmeyin, her seçimden sonra sonra tekrarlanan "bu halkın % X'i aptaldır" lafına değil, başka birşeye değinmek istiyorum. Türk halkının otoriterliğe bu kadar yatkın olmasını belki de bu şekilde kendime açıklayabilirim diye düşünüyorum...

"Şimdiki Çocuklar Harika" romanında, çocukların gözüyle büyüklerin nasıl göründüğü anlatılıyor. Bu romanda, çocuklar, ana babalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman, çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli bitakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor.

Bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır.

Aşağıdaki alıntı, Aziz Nesin'in "Şimdiki Çocuklar Harika" adlı kitabının önsözünden yapıldı. 1967 yılında, benim de okuduğum Mareşal Fevzi Çakmak İlkokulunda yapılmış araştırmayı önsözüne almış Aziz Nesin:

18 Şubat 2014