Sayfalar

31 Aralık 2014

Bu da geçer...

2015'e girerken zamanlaması manidar bir hikaye...

Bu da geçer 

Dervişin biri uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkan köylülere kendisine yardım edecek, yiyecek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler dervişe kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir adında birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini önerirler.




Köylülerin anlattıklarına göre Şakir bölgenin en zengin kişilerinden biridir. O yörede Haddad adında çiftlik sahibi bir zengin daha bulunmaktadır. Neyse, bizim derviş Şakir'in çiftliğine varır. Çok iyi misafir edilir. Yer, içer, dinlenir. Şakir ve ailesi misafirperver, geniş gönüllü insanlardır.
Tekrar yola koyulma zamanı gelir. Derviş Şakir'e teşekkür ederken; "Böyle zengin bir insan olduğun için hep şükret!" der. Şakir şu cevabı verir:
"Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen de gerçeğin kendisi değildir... Bu  da geçer!..." 

Derviş yolda Şakir'in sözü üzerine çok düşünür. Aradan birkaç yıl geçer, dervişin yolu yine ayni bölgeye düşer. Şakir'i hatırlar, ona uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir'i sorar. Köylüler Şakir'in eski durumunun kalmadığını, iyice fakirleştiğini ve Haddad'ın yanında çalıştığını söylerler. Derviş hemen Haddad'ın çiftliğine gider, Şakir'i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski giysiler vardır. Üç yıl önce meydana gelen bir selde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale gelmiştir. Haddad'ın topraklarına ve sürülerine ise hiçbir şey olmamıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad'ın yanında çalışmaktadır. Şakir yine de mütevazı evinde dervişi misafir eder, kıt yemeğini onunla paylaşır. Ertesi gün derviş veda ederken, başına gelenlere çok üzüldüğünü söyler ve şu cevabı alır:
 "Üzülme...Ve unutma, bu da geçer!..." 

Aradan yedi yıl geçer, dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer. Ve şaşkınlık içinde bu arada olup bitenleri öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüştür, ailesi olmadığından  da bütün malını mülkünü Şakir'e bırakmıştır. Şakir yine güzel bir konakta oturmaktadır, Binlerce hayvanı ve kocaman arazileriyle yine yörenin en zengini olmuştur. Derviş eski dostuyla konuşurken çok sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır:
"Bu da geçer!..." 

Birkaç yıl sonra derviş bir kez daha Şakir'i görmek ister. Bir tepe gösterirler, üzerinde bir mezar vardır ve mezar taşında "Bu da geçer!" yazmaktadır. Derviş dostu için dua ederken "Ölümün nesi geçecek?" diye düşünür.

Birkaç yıl daha geçer. Derviş Şakir'in mezarını ziyarete gelir, ama görür ki o tepe altüst olmuştur, mezar da görünmemektedir. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi silip süpürmüş ve Şakir'den hiç iz kalmamıştır...

O yıllarda ülkenin Sultanı kendisine çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Bu öyle bir yüzük olacaktır ki sultan en mutsuz ve umutsuz anında ona baktığı zaman tekrar umutlanacak, en mutlu anında baktığında ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmayacaktır. Hiç kimse Sultanı tatmin edecek bir yüzük yapmayı başaramaz. Sultan'ın adamları akıl almak için artık iyice yaşlanmış olan dervişe giderler, dertlerini anlatırlar. Sultan yüzük meselesine iyice takmıştır ve her gün sormaktadır. Derviş bir mektup yazar ve Sultan'ın kuyumcusuna verir. Birkaç gün sonra kuyumcu Sultana bir yüzük getirir. Sultan yüzüğe bakar, bir şey anlamaz.  Çünkü son derece sade bir yüzüktür getirilen.. Sonra üzerindeki yazıyı görür, biraz düşünür ve "tamam, oldu işte!" der. Yüzüğün üzerinde;

"Bu da geçer!" 

yazmaktadır......

Hiç yorum yok: