Sayfalar

28 Mart 2014

Çocukları,hayvanları, kimseyi dövmeyin efendiler: Aziz Nesin'in bir kitabının düşündürdükleri...

Merak etmeyin, her seçimden sonra sonra tekrarlanan "bu halkın % X'i aptaldır" lafına değil, başka birşeye değinmek istiyorum. Türk halkının otoriterliğe bu kadar yatkın olmasını belki de bu şekilde kendime açıklayabilirim diye düşünüyorum...

"Şimdiki Çocuklar Harika" romanında, çocukların gözüyle büyüklerin nasıl göründüğü anlatılıyor. Bu romanda, çocuklar, ana babalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman, çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli bitakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor.

Bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır.

Aşağıdaki alıntı, Aziz Nesin'in "Şimdiki Çocuklar Harika" adlı kitabının önsözünden yapıldı. 1967 yılında, benim de okuduğum Mareşal Fevzi Çakmak İlkokulunda yapılmış araştırmayı önsözüne almış Aziz Nesin:


15 Ocak 1967 günü -Yeni İstanbul-, gazetesinin birinci sayfasında şu haber çıkmıştı:

CEZA, ÇOCUĞA BIRAKILIRSA:

  İlkokul ikinci sınıf öğrencileri,
-Siz baba olsanız, babanız da çocuğunuz; suç işlediğinde ona ne ceza verirdiniz?- sualini başarıyla cevaplandırdılar.

  Yaş ortalaması 8 olan çocuklar, öğretmenin, -Babanız çocuğunuz, siz de baba olsaydınız, büyük bir kabahat yaparsa, ona ne ceza, verirdiniz?- şeklinde yazılı anketi cevaplandırmaya çalışıyorlardı.

Henüz sınav heyecanı bilmeyen, duygularını minicik elleriyle, olduğu gibi kağıda dökmeye çalışan bir yavrunun kurşun kalemi şu kelimeleri sıralıyordu:
  -Onu bir topal ata bindiririm. Üstüne çadır örterim. Çadırın tepesine bir bıçak asarım. At topalladıkça bıçak kafasına dokunsun, akıllansın.-

  Esentepe Gazeteciler Mahallesindeki Mareşal Fevzi Çakmak ilkokulunun ikinci sınıfında yapılan bu anket ailelerin içyüzünü, çocukların muhayyilesini ve  kendilerine verilen cezanın ağırlığını bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyordu.

  Gazeteciler arasında konuşkanlığıyla tanınan ve her fırsatta çocuğuna öğütler veren bir babaya, yer değiştirdikleri takdirde çocuğunun uygulamak istediği ceza; -Ağzına fermuar dikerim-di.

  Annesi üvey olan bir kız çocuğu -Gezmeye götürmem-, bir sütçünün oğlu -Eşeklerin yanında yem yesin-; şiddetli baskı altında tutulan bir çocuk, -Olmaz, çocuk da olsa babaya el kalkmaz- diye cevap veriyordu.

  Okul öğrencilerinin yarısı, gazeteci ailelerin çocukları, yarısı da çevredeki gecekondulardan gelen yavrulardı: Anket, bu iki grup ailedeki görgü ve eğitim ayrımını bütün çıplaklığıyla gözönüne seriyordu.

Yaşayış şartları daha normal olan yavrular; -İyilikle söylerdim; -Poposuna usulca vururdum; -Yemek vermezdim; -İçinde fare olan tuvalete kapatırdım; -İğne yaptırırdım; -Denize atardım, yüzme biliyor- gibi cezaları babalarına layık görürken gecekondu bölgesinde oturan çocukların cevapları çok daha ağırdı: -Bir tencere çorbayı kafasına geçirirdim; -Ayaklarından tavana asardım; -Baltayla keserim; -Kelepçelerim; -Ağaca bağlar, kırbaçlarım; -Yerim; -Pastırma gibi doğrarım; -Eşek sudan gelene kadar döverim; -Kaynar suyla haşlarım.

Lütfen bunları okuyup da beni hemen seçkincilikle vs suçlamayın, günümüzde ve eskiden yaşamış bütün otoriter liderlerin ortak özelliklerini araştırın. O zaman çocukluğunu bu şekilde yaşayan kişilerin neden kendi halkını ezmeye ve otoritesi altına almaya yatkın olduğunu belki anlayabiliriz.



Hiç yorum yok: