Sayfalar

29 Ekim 2010

Kaybedenlerin Öyküsü (RockNRoman Dörtlüsü) Hikmet Temel Akarsu (Arşiv)

"Yitik kişiliğini kovalıyorsun. Kendi kendinle hesaplaşmak istiyorsun. Masum ruhunu yeniden aramak için lodos zamanı buralara geliyorsun. Hayat karşısında tutunamadın. Yenildin. Yükselen trendlerin hiçbirinde yer alamadın. Bütün vagonlar doluydu. Birkaç tanesine binmek için hamle ettin. Tekmeyle aşağı attılar seni. Mücadele etmek gerekirdi. Sen ise bunu sevmezdin. Tiksinirdin bundan. Mücadele ederek birşeylere ulaşmak bayağılaşmanın öbür adıydı senin için. Kapitalist ruh, rekabetçi insani azimkar kişilikler, ihtiras... Bunlar seni sadece korkutmuyordu. Daha çok iğrendiriyordu. Hayatta kalabilmek için başkalarının üzerine basmak zorunda olduğunu bilmek seni bitiriyordu. Ama yaşamı sürdürmenin yolu bu olmuştu artık. Ve sen buna aykırı filozofiler imal etme hakkına sahip değildin."


--------------------------------------------------------------------------------------------
 
"Kadıköy vapurunun iskeleye her yanaşması ayrı bir yenilgi öyküsü gibidir. Koya girerken suskunlaşır vapur. Aceleci simaların erken inmek için çıkış tarafına birikmesiyle yana yatar. O esnada gereksiz bir çığlık yükselir vapurdan. Küçük bir maceranın daha sonu, der gibi... Arka planda kalan, Alman tarzı gar binası kara bir istimle perdelenir. Arka sol görüntüde ise yüzyılların yorgun silueti ve minareler sezilir... Asya ile Avrupa arasında her gün gidip gelen bezgin bir kalabalığın hayallerinin, rüyalarının özeti gibi bir manzara oluşur. Ait olamamanın resmi... Şehrimizin hikayesi gibi..."

"İngiliz", Hikmet Temel Akarsu'nun İstanbul Dörtlüsü serisinin ikinci kitabı. Elimizdeki kitapta, Batı'nın sonunda (Pera=Beyoğlu) , Doğu'nun başında (Kadıköy) karşı karşıya gelen iki alt-kültürün yüzyılın sonundaki hesaplaşması anlatılıyor. Bir yanda, Batı'nın kirini, sahtekârlığını, ikiyüzlülüğünü, egoizmini; globalizm maskesiyle Doğu'ya taşımaya çalışan İngiliz, peşinden sürüklediği kolonisi ve ruhları rehin alınmış İstanbul gençleri; diğer yanda İstanbul Markisi, Kaybedenler Kulübü ve Budist Alman Max...



Bu kitapla ilgili söyleyecek çok şey var, ancak İstanbul dörtlüsü tamamlandıktan sonra ayrıntı olarak incelemenin daha doğru olacağı fikrindeyiz. Ama 90'lı yılların Türkiyesini şaşkın bakışlarla izleyebilecek kadar "dışarıdan bakabilenler" için bu kitaplar bir röntgen işlevi görüyor. Malum röntgen de insanın içini gösterirken radyoaktif ışın zerkederek biraz da zarar verir, yaralar insanı...



1999 İnkılap Kitabevi/208 s.
 
 ----------------------------------------------------------------

"...Bir sosyal hezeyana iştirak etmemekte direnen aşkın dimağların nasıl hacamat edildiğinin çetelesi gibidir bu kentin tarihi... Bunu bilen bilir... Bilmeyene ise uygun bir şekilde bildirilir. Heyhat, gövdelerin kaldırılma saati gelmiştir. Koğuş kalk! Para kazan, iş kur, mesafe al, aile ol, çocuk yap yaşa, diren, ihtiyarla. Adabınca kaytarmadan... Efendice öl, ölmeden önce tabutunu saygı duyarak kaldıracak cemaat biriktir."

"... Kaybedenler Kulübü, kendi tarzıyla hiçbir zaman uyuşmayacak bir açılış yaptı. Bunu Yaz'ın tedirgin kıpırdanışlarından farkedebiliyordum. Garip olan bir şeyler vardı. Huylandım. Rahatsız oldum. Jenerik bile girmediler. Sadece şunu söylediler:



" Bu programda bazı şarkılar sadece bazı kişiler için çalınır... Ve o kişi arar... Bu, hiçbir zaman bugünkü kadar gerekli olmamıştı..."



Ve Görkemli Kaybedenler'i girdiler. Kaybedenler bu hafifliği, bu ihtimamı, bu iltifatı asla göstermezlerdi. Sökonusu Marki olsa bile.."


"Küçük Şeytan", Hikmet Temel Akarsu'nun İstanbul Dörtlüsü serisinin üçüncü kitabı. Globalleşen yeni (!) dünya düzeni, insanları hem parasal anlamda, hem de dayanabilecekleri bir fikirden yoksun bırakarak yoksullaştırmış, Kitabın kahramanları olan iflas etmiş bir eski solcu işadamı, genç bir edebiyatçı, ve kendine bu dünyada bir yol arayan sapkın iki genç kız etrafında dönen hikaye yaşadığımız şu günleri ayna gibi yüzümüze vuruyor. Bir solukta okunacak kitap. Mümkünse bir hafta sonu eve kapanıp bu seriyi bir kerede okuyun.



1999 İnkılap Kitabevi/208 s.
 
---------------------------------------------------------------------------
 
"İstanbul, yarım olma halinin ana yurdudur. Bu yaşlı kentte tamamlanmış bir şey bulmak gökyüzünde balık görmek kadar zordur. Belki imkansız değildir... tıpkı azgın kasırgaların ya da hortumların okyanus ülkelerinin göğüne savurup, ardı sıra hiç bir anlam taşımayan bir noktada yerçekiminin merhametine terkettiği zavallı çaresiz yaratıkların aykırı bir iklimde başımızdan aşağı dökülmesi gibi...



Bu kentte herşey yarımdır. Yarım olma hali, sadece gözle görüp, elle tutup, üzerinde yaşadığımız nesnelere; yapılara, yollara, semtlere, iş yerlerine, baştan savma, ucuz tüketim mallarına, şişirme alt yapıya, mikroplu yiyeceklere, eksik ambalajlara, içine her türlü kirin bulaştığı içme suyuna dair değildir... Sadece bu kadarla kalsaydı, her şey yeterince anlaşılır olurdu. Aksine, insan ruhunu yeyip bitiren en acımasız sorunların, kördüğüm olduğu noktada yüzüstü bırakıldığı yerin adıdır İstanbul. Batılı olmak, Doğulu kalmak, Avrupalılık, Asyalılık, inanmak, inanmamak, sevmek, nefret etmek, bilimsellik, mistisizm, reddetmek, kabullenmek, içinde olmak, dışına çıkmak, kazanmak, kaybetmek, var olmak, yok olmak ve daha on binlercesi sayılabilecek ikilemler... Ve bunlardan birine asla tastamam ait olamamanın halleri. Tedirginlikle bu uçlar arasında gidip gelmeler...



Yarım bırakılmış idealler, ertelenmiş yarınlar, kırık düşler, sakatlanmış ruhlar... Ve tüm bu karar buhranlarının artığı olarak; kurtuluşu, hiçleşme tutkusuyla yanı kavrularak arama; ve bunu bile bitiremeyip yarım bırakmanın aşağılayıcı halleri...



Belki de o yüzden, yitik düşlerini, karabasan haline dönüşmüş karanlık uykularda değil, gündüz dalgınlıklarında aramaktadır artık bu kentin insanları. Anlaşılmaz, uzlaşılmaz, barışılmaz, konuşulmaz, aksi, karamsar, güvensiz ve tedirgin olmuşlardır."

Yukarıdaki uzun alıntıyı yaptığımız "Media", Hikmet Temel Akarsu'nun İstanbul Dörtlüsü serisinin son kitabı. Bu kitapta, doksanlı yıllarda ülkemizi yöneten güç haline gelen medya ve borsa ilişkileri arasında kalmış bir kadın hikayesi üzerinde yaşadığımız gri gündelik hayat anlatılıyor. Tabii bu kitap ayrıca İstanbul Dörtlüsü adlı roman dizisinin son kitabı olması dolayısıyla, diğer kitaplarda geçen bütün düğümlerin çözülüşünü de anlatıyor.


2000 İnkılap Kitabevi/208 s.



Bu dört kitabı okumanızı ve eğer hala varolsaydı "Kaybedenler Klubü"nü izlemeniz tavsiye edilir. "Kaybedenler Kulübü", bir zamanlar Kent FM 101.1' de yayınlanan ve kendi cemaatini yaratan, zamanla kente "amirlikler" yoluyla yayılan BNRP (Bir Nev'i Radyo Programı). Bu yakınlarda filme çekileceği söyleniyor.

Hikmet Temel Akarsu'nun "Kaybedenler'in Öyküsü" adlı kitabı  ile başlayan roman dörtlüsü bu alt-kültür'ü konu ediyor... Kimbilir, kendinizin de bir "Kaybeden" olduğunuzu, neden o yolu seçtiğinizi keşfedebilirsiniz...
O zaman İstanbul'da lodos estiğinde insanların neden garip bir ruh haline girdiğini anlayabilirsiniz belki...
Kaybeden olmayı seçmek iyi mi kötü mü o da size kalmış tabii ki...


SiyaSiya Bend'in dediği gibi "Böyle karamsar olma, her son bir başlangıçtır."

Hiç yorum yok: