Sayfalar

16 Aralık 2011

Deneme : Düşünme Biçimleri - İhsan Oktay Anar

Hangi burçtansınız? Eğer cevabınız “Terazi” ise bu burcun Latincesi Libra’dır.Astroloji hakkında bir kitabı 2-3 milyon liraya satın alabilirsiniz.Ama bunun yerine bir Webster sözlüğü alırsanız “lira’nın” bir ağırlık ülçüsü olan “lira’dan” türediğini öğrenebilirsiniz.Bir ön takı olan “de” ile “libra’yı” birleştirirseniz,”de-liberation”sözcüğüne erişirsiniz. Deliberasyon,”düşünmek” ve daha uygun bir tanımla “tartımlamak” demektir. Elinizdeki liralar ile bir astroloji kitabını mı,yoksa bir Webster sözlüğünü mü almak konusunda düşünüyorsunuz,”deliberasyon”yapıyorsunuz demektir.

Varsayalım ki hızı saniyede 30 metre..gibi bir cümle ile söze başladığımda çoğu kişi beni susturur ve benim “…eğer böyle ise bundan hangi sonuçlar çıkabilir?” dememe kalmadan,”Aaa! Hiç olur mu böyle şey? Işığın hızı saniyede 30m olamaz;” derler. Bu iletişim kazasına onların “Varsayalım ki..” tabirini dikkate almaları yada kaçırmaları yol açar. Varsayan biri düşünüyor demektir. Deliberasyon gibi varsaymak da bir düşünme biçimidir.

Varsalım ki bir otobüste gece yolculuğu yapıyorsunuz derken siz ve bazı yolcular şoförün esnediğini hatta direksiyon başında zaman zaman göz kapaklarının indiğini kısacası onun uykusuz olduğunu fark ettiniz işte bu durumda,”şoförle konuşup uykusunu açalım mı? otobüsü yol kenarına çekip bir süre uyumasını sağlayalım mı?” diye düşünürken aslında deliberasyon yapıyorsunuz. Tartımlama yada deliberasyon gibi “değiştirilmesi mümkün olan bir durum” üzerine düşünmektir. Ama uykusuz şoförümüz direksiyon üzerine kapanıp hemen derin bir uykuya dalar dalmaz otobüz yüz metrelik bir uçurumdan aşağı fırladığı an, artık tartımlama yapmamıza gerek kalmaz. Fakat bu durum da sizin düşünmemeniz için bir engel de değildir. Çünkü bir kaç saniye sonra ölecek olmanız apaçık ve değiştirilemez bir gerçektir. Değiştirilemez ve mutlak olan hakikat üzerinde düşünüyorsanız onu temaşa (contemplation) ediyorsunuz demektir,tıpkı mutasavvıfların ve Budistlerin evreni temaşa etmasi gibi.
Eğer bu ülkede “düşünme özgürlüğü” (aslında “ifade özgürlüğü”demek gerekir) olmadığına inanıyorsunuz,ise Tibet’e gitmenizi öneririm. Politzer’in felsefenin Başlangıç İlkeleri adlı eserini en azından, yarısına kadar okuduysanız sokaklarda istediğiniz kadar slagon atabilirsiniz. Yahut (Çinli’ler yıkmadıysa) bir manastırda canınız istediği kadar meditasyon yapabilirsiniz. Eskilerin “istiğrak” dediği ve “güzel birşey karşısında, vecd içinde bir coşkuya boğulma” olarak tanımlayabileceğimiz meditasyon da bir düşünme biçimidir.
Meditasyon yapmak için Tibet’e gidemiyorsanız sakın üzülmeyin. Zaten Nirvana’ya otobüs ya da uçak ile giden birini ne gördüm ne de duydum. Deniz kıyısındaki bir kahveye yahut bir kır kahvesine gidip insanları izleyin. Öncelikle nargile içenlere bir bakın. Çoğu 50-60 yaşlarındadır. Bunların içinde göbekli olmayanları eleyin. ”Göbekliler” ikiye ayrılır: Pantolon kemerleri göbeklerinin altında olanlar ve üstünde olanlar (ikincilerin pantolon düğmeleri yoktur,bunun yerine aslında bir mont için üretilmiş upuzun bir fermuarı tercih ederler ve bu fermuar göbekleri boyunca iman tahtalarına uzanır, tıpkı Kundalini gibi.) Siz bu nargile tiryakilerinden ikincilere dikkat edin. Masalarında bir bardak çay ve daima bir şişe su bulunur. Manzarayı huşu içinde seyrederler. Ben bu huzura, vecd’e ya da mutluluğa (anlatmaya kelimeler yetmez!) “Türk usulü meditasyon” diyorum. Sözünü ettiğim ihtiyarların huzurunu kıskanan bazı kendini bilmezler,bu huzura “pezevenk keyfi” derler. Tiryakiler ise bu tabirden haberdar oldukları için midir, ara sıra büyük bir kızgınlıkla,tıpkı bir idam mangasının komutanı gibi “Ateş!” diye bağırırlar ve kahveci hemen gelip tömbeki tütünün üzerine yeni bir kor yerleştirir. Ardından nargile yeniden fokurdamaya başlar.

Bu yazıda “düşünme biçimleri” üzerine “kafa yorgun, arpacı kumrusu gibi düşündüm,kafa patlattım, aklımı taktım. ”Şu anda yalnızım. Kalabalığın içinde olsaydım beni inceleyen biri, ”İspanya’da şato kuruyor, acaba Karadeniz’de gemileri mi battı, yedi kubbeli hamam kuruyor.” diye düşünebilirdi ve kendi “düşünmeme ilkesini”böylece çiğnerdi.
Belki düşünmemeyi de öğrenmemiz gerekir.
Bu konuda bi düşünün bakalım…

Hiç yorum yok: