Sayfalar

23 Aralık 2011

Cehenneme Övgü - Gündüz Vassaf


CEHENNEME ÖVGÜ
Totalitarizmin kendi kendini yeniden üretmesi, yalnızca baskıcı güçlerin değil, bireylerin de sınırlı bir özgürlüğe razı olmasıyla gerçekleşir.
Yaratıcılığını zorlayarak özgürlüğünü zenginleştirme çabasına girmeyen birey, var olanla yaşamayı seçer. Bu noktada düzen, bireyin onayıyla ayakta kalıyordur artık.

"Seçme Özgürlüğü" düzenin sunduğu çeşitlilik oranında vardır:

"Ya şu ya da bu"dur. Gündüz Vassaf ise böylesi bir "seçme özgürlüğü"nün tutsaklaştırıcı yanlarına dikkat çekerek "ya hep ya da hiç"...Ve totalitarizmi ayakta tutan kimi kavramların  ne denli kof olduğunu gösterir: Gündüze karşı geceden, cennete karşı cehennemden, konuşmaya karşı sessizlikten,akla karşı delilikten, anlaşmaya karşı  anlaşmazlıktan yana olur. Kahramanlığa karşı çıkar, "hain"leri savunur...



Gündüz Vassaf önceleri aykırı gazete yazıları ile ilgi alanıma girmişti, övünmek gibi olmasın herhangi bir yapıtını beğendiğim bir kişiyi / müzik grubunu takibe alırım. Bu kitapta da "gündelik hayatın içinde olan faşizm" kavramı tartışılıyor. Öyle ya sürekli baskı altında büyüyen kişilerin dünya görüşünün de totaliter olması kaçınılmaz gibi geliyor bana.

"Oğlum/kızım kalk yerine yat!"
"Yemeğini bitir!"
vs vs.

Kitaptan küçük bir alıntı:



  • ben

    ufaktım. yaşadığım bir şeye yetişkinlerin inanmadığını , annemin de yanılabileceğini fark edince çok şaşırdım. kendimi tutamayıp uzun süre güldüğümü hatırlıyorum.

    dokuz yaşındayken insandan korktum. annemle oturduğumuz evin kapalı kepenklerinin arkasından gizlice gözetlediğimiz 50-60 kişi evimize saldırıp saldırmamaya karar veremiyordu. neyse ki o gün öğretmenimizin sınıfta hepimize bellettiği "kıbrıs türktür" ibaresini bahçede duran otomobilimizin üstüne beyaz tebeşirle yazmıştım. gittiler. başka yerleri yağmaladılar.

    yatılı okula gittikten bir kaç ay sonra kedimin öldüğünü öğrenince anladım yalnızlıktan, sevgisizlikten ölünebileceğini.

    psikoloji bölüm başkanım tezimi öztürkçeleştirmemi istediği zaman, buna karşı koymadım. bir yerlere varabilmek için kabullendiğim ilk otosansür buydu. içindeki kimi kelimelerin ne anlama geldiğini bilmediğim bir "bilimsel" tezim var şimdi. hep de olacak.

    stajyer olarak çalıştığım psikiyatri servisinde yatan oğlunun ceplerini gizlice karıştırırken bulduğu haşhaşı servis şefine titreyen ellerle teslim eden anne, akşam aynı profesörün kendi evinde bize aynı haşhaşı ikram ettiğini görmedi tabiî, ama ben artık meslektaş olmuştum.

    12 eylül darbesinden sonra, üniversitede kalabilmek için kimi sakalını kesti, kimi eski akademik çalışmalarını gizledi. yeni düzene ayak uyduramayanlar teker teker istifa etti. biri de bendim. Boğaziçi
    Üniversitesi'nden ayrıldım.  Öğrencilerimi" özlüyorum.

    bir kez torpil yaptırdım - oğlum t.c. vatandaşı olabilsin diye. hem de atatürk'ten. londra'daki t.c. başkonsolosluğu'nda bana: "evli değilsin" dediler, "oğluna nüfus kağıdı veremeyiz. üstelik soyadın arapça; soyadı kanunu'na aykırı. nasıl alabildin bu soyadını?" görevliye arkasındaki devasa atatürk portresini işaret ettim: "rahmetli babamın akrabası olur, herhalde onun sayesinde" dedim. akan sular durdu: oğlum t.c. vatandaşı oldu. hakkıydı.

    daha bir kaç yıl önce, uzun uzun düşünüp en zararsız mesleğin itfaiyecilik olduğuna tam kanaat getirmiştim ki, elinizdeki kitabın kapak resmini yapan mehmet nâzım'dan fransa'da kimi itfaiyecilerin kahraman olabilmek için, önce gizlice orman yangını çıkartıp sonra da söndürdüklerini öğrendim.

    son yıllarda pek bir şeye karışmıyorum. ama, olanla da yetinemediğimden, ara sıra yazmaktan alıkoyamıyorum kendimi. bana da sormuş olsalardı, "kapatılan eskişehir cezaevi ne olsun?" diye, "içi boydan boya aynalarla donatılmış bir müze olsun," derdim.





  • Kitapla ilgili bazı yorumlar:

    "Cehenneme Övgü, gönüllü köleliliğimizin dayanaklarını ve onu yeniden üreten 'çağdaş demokratik' aygıtları önümüze seren, totalitarizmin rafine biçimlerine dikkat çeken, asla üstünden atlanıp geçilmeyecek bir kitap. Her şeyi yeniden ele almayı öneriyor. Akıcı, yalın ve üstelik gündelik bir söylemle..."
    Necati Sönmez / Özgür Gündem


    "Gündüz Vassaf, eserinde alışagelmiş, güncel yaşamımızın kaçanılmaz  parçası olmuş, her an hepimizin kabullendiği kavramları amansız bir biçimde sorguluyor..."
    Zeynep Oral


    "Gündüz Vassaf'ı okurken hem heyecan duyuyor hem de yazdıklarına tepki duyuyoruz. Kıpırdayan duyularımız ile aklımız arasındaki mesafesel ilişki koparılıyor: Özgürcesine havalanıyor, bir boşlukta yere düşmeden evvel duyulan heyecanı, terleyerek taşıyoruz."
    Ali Akay / Varlık



    "Belkide bu dönemle başedebilmemiz, kültür tarihinin birçok geçmiş  başarısına birden başvurmamızla olanaklı olacak. Vassaf'ın kitabı da bu başvuru için el altında tutmamız gereken bir kitap."
    Oruç Aruoba / Cumhuriyet Kitap


    "Şeytanın avukatlığı konusunda son derece içten olan bir yazardan, zaman zaman neredeyse edebi tatlar da taşıyan çarpıcı denemeler. Bu kitabı çok sevebilirsiniz  ya da sinir olabilirsiniz; ama kayıtsız kalmayın."
    Murat Aykut / Aktüel

    Türkçe; 13 x 19.5 cm., Resimli; ISBN: 975-470-706-5; 277 s., 1. Basım; İstanbul 1999






    Hiç yorum yok: